Chikungunya virüsü, Aedes cinsi sivrisinekler aracılığıyla bulaşan ve özellikle tropikal ile subtropikal iklim bölgelerinde görülen viral bir enfeksiyondur. İlk kez 1952 yılında Tanzanya'da tanımlanan bu virüs, zamanla dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Chikungunya'nın ismi, “eğilme” veya “bükülme” anlamına gelen KİKUNGUNYA kelimesinden gelmektedir ve hastalığın şiddetli eklem ağrılarıyla ilişkisini simgeler.
Chikungunya virüsünün en yaygın belirtileri arasında yüksek ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları ile cilt döküntüleri yer almaktadır. Belirtiler genellikle enfeksiyondan sonra 2 ila 12 gün içinde ortaya çıkar ve bazı hastalarda 1-2 hafta içinde kendiliğinden düzelirken, diğerlerinde eklem ağrıları aylarca hatta yıllarca devam edebilir.
Ateş, genellikle aniden başlar ve 39-40°C'ye kadar yükselebilir. Bununla birlikte, hastalarda yoğun baş ağrısı ve bitkinlik hissi de sıklıkla rapor edilmektedir. Eklem ağrıları, çoğunlukla el bilekleri, eller, ayak bilekleri ve ayaklardaki eklemleri etkiler. Çoğu hasta, özellikle yaşlı bireyler, bu ağrılara karşı oldukça hassastır.
Hastalığa bağlı cilt döküntüsü, genellikle kızarıklık şeklinde görülür ve vücudun çeşitli yerlerinde ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda bu döküntüler kaşıntılı hale gelebilir. Ayrıca, bulantı, kusma, gözlerde kızarıklık ve ışığa duyarlılık gibi sistemik belirtiler de görülebilmektedir.
Chikungunya virüsünün en fazla görüldüğü bölgeler, Afrika, Asya'nın Güneydoğu kısmı, Karayipler ve Güney Amerika'dır. Son yıllarda ise yeni vakalar Avrupa, özellikle Akdeniz ülkeleri ile Amerika'nın kıyı bölgelerinde de gözlemlenmiştir. Bu durum, iklim değişikliği ve küresel göçün etkisiyle sivrisineklerin yaşam alanlarının genişlemesi gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır.
2013 yılında, Karayipler'de ortaya çıkan salgın, hızla tüm bölgeye yayılarak binlerce insanı etkisi altına almıştır. 2014'te ise Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerinde Chikungunya vakaları tespit edilmiştir. Bu şekilde, virüsün yayılımı, pek çok tropikal hastalığın artış göstermesiyle paralel bir grafik çizmektedir.
Ülkeler, Chikungunya virüsü için önleyici tedbirler almakta; sivrisinek popülasyonunu kontrol etmek, insanları bilgilendirmek ve salgın durumlarında hızlı müdahale etmek amacıyla önlemler geliştirmektedir. Özellikle, vatandaşların korunması adına sivrisinek kovucuların kullanımı, uzun kollu giysilerin tercih edilmesi ve durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması tedbirleri ön plana çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Chikungunya virüsü dünya genelinde giderek artan bir tehdit haline gelmiştir. Sağlık otoriteleri, bu virüsün yayılmasıyla mücadele etmek için çalışmalarını artırmakta ve kamuoyunu bu konuda bilgilendirmeyi sürdürmektedir. Herkesin bu gibi bulaşıcı hastalıklar hakkında bilgi sahibi olması, hem kendi sağlığı hem de toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.