Haiti, son yıllarda artan çete şiddeti ve iç savaş benzeri durumlarıyla dünya gündeminde önemli bir yer edinirken, hükümetin çetelerle mücadelesinde izlediği stratejiler de dikkat çekiyor. Son olarak, Haitili yetkililer tarafından gerçekleştirilen İHA’lı operasyonlar, ülkede devrim niteliğinde bir adım olarak görülse de, bu süreçte kaybedilen canların sayısı 100’ü geçti. Bu durum, hem insan hakları ihlalleri açısından hem de uluslararası toplumun müdahalesi konusunda ciddi tartışmaları beraberinde getiriyor.
Haiti, tarihî olarak siyasi karışıklıklar ve doğal afetlerle boğuşmuş bir ülke olmuştur. Ancak son yıllarda çetelerin artan gücü, ülkenin güvenlik durumunu daha da kötüleştirmiştir. Çeteler, yalnızca suç işlemekle kalmayıp, aynı zamanda devletin otoritesini sorgulatan bir güç haline geldi. Ülkede yürütülen son anketler, Haiti halkının yüzde 60’ının çetelerden korktuğunu ve günlük yaşamlarını etkileyen bu durum karşısında çaresiz hissettiğini ortaya koyuyor.
Çetelerin elinde bulundurduğu silah ve erzaklar, hükümetin uyguladığı yasaların işlemez hale geldiğinin güçlü bir göstergesidir. Bu şartlar altında, üst düzey güvenlik yetkilileri, İHA (İnsansız Hava Aracı) destekli operasyonlar ile çeteleri hedef almanın ülke için bir çözüm olabileceğini düşündü. Ancak bu tür operasyonların sonuçları, tartışmalara yol açmakta ve özellikle sivil kayıplar açısından endişeleri artırmaktadır.
Son zamanlarda yapılan İHA’lı operasyonlarda, Haiti hükümeti tarafından açıklanan verilere göre en az 100 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Bu kayıpların çoğu, hedeflenen çetelerle doğrudan bağlantılı olmayan sivil vatandaşlar arasında oldu. Savaş uçakları ve insansız hava araçları, çetelerin olduğu düşünülen bölgelerde yoğun hava saldırıları gerçekleştirdi. Ancak, bu saldırıların isabetliliği ve sivil kayıpları azaltmak için gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı hakkında birçok soru işareti bulunuyor.
Uluslararası insan hakları izleme örgütleri, Haiti’nin yürüttüğü bu operasyonları eleştirerek, yüksek miktarda sivil kaybı olduğuna dikkat çekiyor. Yapılan açıklamalarda, operasyonlar sırasında sivil halkın korunmasına yönelik yeterli önlemlerin alınmadığı ve bu durumun bir insanlık dramına yol açtığı ifade edildi. Ayrıca, çetelerle mücadelenin bu tür şiddetli yöntemlerle sürdürülmesinin, sorunu daha da karmaşık hale getirebileceği vurgulandı.
Bu durum, Haitili yöneticilerin uluslararası toplumla olan ilişkilerini de tehdit eden bir unsur haline geldi. Birçok ülke, Haiti hükümetine insani yardımda bulunmakta çekingen davranırken, aynı zamanda askeri yardım sağlama konusundaki tutumlarını da gözden geçiriyor. Uzmanlar, uzun vadede bu tür operasyonların sonuç vermeyebileceği ve gerçek çözümün halkla diyalog kurmakta yattığını savunuyor.
Haiti'deki bu gelişmeler, sadece ülkede değil, tüm Karib bölgesinde güvenlik dengelerini de etkileme potansiyeline sahip. Ayrıca, bu süreç, uluslararası ilişkilerde de daha geniş yankılar bulabilir. Hem ABD hem de diğer büyük güçlerin, Haiti’deki bu gelişmelere ilişkin tutumları, bölgesel güvenliği etkileyecek önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Haiti’de çetelerle yürütülen İHA’lı operasyonlar, hem iç politikada hem de uluslararası arenada tartışmalara neden olmaya devam ederken, bu mücadelede sivil kayıpların artması endişe verici bir tablo çizmektedir. Hükümetin bu durumu nasıl yöneteceği ve uluslararası toplumun nasıl yanıt vereceği, Haiti’nin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.