Sonya fasulyesinin, halk arasında "sarı altın" olarak nitelendirilmesi yalnızca ekonomik değerinden kaynaklanmıyor; aynı zamanda sağlığa faydaları ve tarımsal verimliliği ile de dikkat çekiyor. Türkiye’de son yıllarda artan gıda ihtiyacı, tarımsal ürün çeşitliliğini teşvik ederken, soya fasulyesi gibi protein kaynağı açısından zengin ürünlerin ekiminde de bir artış gözlemleniyor. 2023 yılı itibarıyla 2 bin dekarlık bir alana soya fasulyesi ekim çalışmaları başlatıldı ve bu durum, tarım sektöründe önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Soya fasulyesi, özellikle besin değeri yüksek bir bitki olması sebebiyle tarımda önemli bir yere sahip. Yüksek protein içeriği ile hayvancılıktan, insan sağlığına pek çok alanda fayda sağlıyor. Türkiye'nin tarımsal üretiminde farklı ürünlerin çeşitlendirilmesi, gıda güvenliğini sağlamak açısından da kritik bir öneme sahip. Soya fasulyesinin ekimi, tarımsal sürdürülebilirlik konusuna da katkı sunarken, yerel çiftçilere de ek gelir imkanı sağlamakta. 2 bin dekarlık alanda gerçekleştirilen bu ekim, sadece bir başlangıç olarak görülüyor; zira ilerleyen dönemlerde daha geniş alanların bu ürünle kaplanması bekleniyor.
Gelecek yıllarda, soya fasulyesine olan talebin artmasıyla birlikte, Türkiye'de bu alanda yapılan yatırımların da hız kazanması bekleniyor. Soya fasulyesinin öne çıkan avantajları arasında, toprak verimliliğini arttırma yeteneği ve azot fikse edebilme kapasitesi bulunuyor. Çiftçiler, bu ürünü ekerek hem topraklarını zenginleştiriyor hem de ekonomik olarak daha kazançlı hale geliyorlar. Ayrıca soya fasulyesinin işlenmesiyle, birçok sanayi dalında kullanılabilecek ürünler üretilmesi de mümkün. Soya sütü, tofu ve çeşitli endüstriyel yağlar gibi ürünlerin pazara sunulması, sektöre dinamizm katacaktır.
Özetle, tarımda yenilikçi ve çevreci yaklaşımlar benimseyen Türkiye, 2 bin dekara soya fasulyesi ekiyor ve bu durum hem çiftçiler hem de ülke ekonomisi açısından büyük fırsatlar sunmaktadır. Soya fasulyesi, tarımsal çeşitlilik yaratmanın yanı sıra, sürdürülebilir tarım uygulamaları ile de uyum sağlamaktadır. Tüm bu durum, Türkiye’nin tarım sektöründe geleceğini şekillendirmede önemli adımlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.